• EZÂN VE İKÂMET
  • EZÂN VE İKÂMET

     

    Ezân kelimeleri yedidir, ma’nâları :

     

    1 — ALLAHÜ EKBER: Allahü teâlâ, büyükdür. Ona birşey lâzım değildir. Kullarının ibâdetlerine de muhtâc olmakdan büyükdür. İbâdetlerin, Ona fâidesi yokdur. Bunu, zihnlerde iyi yerleşdirmek için, bu kelime, dört kerre söylenir. [Birinci ve üçüncü (R)ler cezm veyâ vasl ederek üstün okunur.]

    2 — EŞHEDÜ EN LÂ İLÂHE İLLALLAH: Kibriyâsı, büyüklüğü ile ve kimsenin ibâdetine muhtâc olmadığı hâlde, ibâdet olunmağa Ondan başka kimsenin hakkı olmadığına şehâdet eder, elbette inanırım. Hiçbir şey Ona benzemez.

    3 — EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN RESÛLULLAH: Muhammed “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm”ın, Onun gönderdiği Peygamberi olduğuna, Onun istediği ibâdetlerin yolunu bildiricisi olduğuna ve Allahü teâlâya, ancak Onun bildirdiği, gösterdiği ibâdetlerin, yaraşır olduğuna şehâdet eder, inanırım.

    4 ve 5 — HAYYE ALESSALÂH, HAYYE ALELFELÂH: Mü’minleri, felâha, se’âdete, kurtuluşa sebeb olan nemâza çağıran iki kelimedir.

    6 — ALLAHÜ EKBER: Ona lâyık bir ibâdeti kimse yapamaz. Herhangi bir kimsenin ibâdetinin Ona lâyık, yakışır olmasından, çok büyükdür, çok uzakdır.

    7 — LÂ İLÂHE İLLALLAH: İbâdete, karşısında alçalmağa müstehak olan, hakkı olan ancak Odur. Ona lâyık bir ibâdeti kimse yapamamakla berâber, Ondan başka kimsenin ibâdet olunmağa hakkı yokdur.

     

    1. Nemâzın şerefinin büyüklüğünü, onu herkese haber vermek için seçilmiş olan ezânın büyüklüğünden anlamalıdır.

     

    1. Ezân okumak, hicretden önce Mekkede, Mi’râc gecesi başladı. Hicretin birinci senesinde, nemâz vaktlerini bildirmek için emr olundu.

     

    1. Medînede ilk ezân okuyan, Bilâl-i Habeşîdir. Mekkede ise, Habîb bin Abdürrahmândır.

     

    1. Ezân, belli olan arabca kelimeleri sırası ile okumakdır. Tercemesini okumak, ezân olmaz. Ma’nâsı anlaşılsa da, fârisî ve başka dillerle okunmaz. Ezân olduğu anlaşılsa da, arabcadan başka dil ile ezân okumak câiz değildir.

     

    1. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (İbâdetleri, bizim gibi yapmıyanlar, bizden değildir) buyurdu. Ezânı, sâlih bir müslimânın, yüksek bir yere çıkarak, okuması lâzımdır.

     

    1. Ezân, İslâm dîninin doğuşunda yokdu. Eshâb-ı Güzîn “radıyallahü anhüm ecma’în” dediler ki, yâ Resûlallah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”! Nemâz vaktlerini bize bildirmek için bir şey olsa. O gece Eshâbdan Bilâl Habeşî “radıyallahü teâlâ anh” rüyâsında gördü ki, gökden iki kişi inip abdest aldılar. Biri ezân okudu ve kamet getirdi ve biri de imâm oldu. Nemâz kıldılar. Ondan sonra da, göklere doğru yükselip gitdiler. Bu rü’yâyı gelip Resûlullaha “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” söyledi. Resûl-i ekrem de, Eshâb-ı kirâm toplu bir hâlde iken, bu rü’yâyı nakl eylediler ve buyurdular ki, (O gördüğün melek ne dedi?) Bilâl “radıyallahü teâlâ anh” cevâben, (O melek, iki elini kulağına koyup Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü enne Muhammeden resûlullah, eşhedü enne Muhammeden resûlullah, hayyealessalâh, hayyealessalâh, hayyealelfelâh, hayyealelfelâh, Allahü ekber, Allahü ekber, lâ ilâhe illallah) dedi. Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” de: (Ben de, bu gece rü’yâmda böyle gördüm) dedi. Eshâbdan bu rü’yâyı görüp haber verenler oldu. Resûl-i ekrem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (O gördüğünüz kardeşim Cebrâîldir. Nemâzın vaktlerini öğretdi. Diğeri de, Mikâîldir. İmâm olup nemâz kıldılar.)

     

    1. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Bilâl-i Habeşîye, (İki parmağını kulaklarına koy! Böylece, sesin çok çıkar) buyurdu.

     

    1. Ezan okurken, eller yüze düz konur, şehadet parmağı kulağın içine sokulur, sağa sola dönerken göğüs kıbleden çevrilmez, sadece baş döndürülür. Tek el değil, iki el de kulağa götürülür.

     

    1. Mahalle mescidinde, yüksek yerde okuması sünnetdir. Sesini yükseltmesi lâzımdır. Ezân, başkalarına vakti bildirmek için, yüksekde okunur.

     

    1. Kendi için olan ezân ve ikâmet yerde okunur.

     

    1. Ezân minârede veyâ mescidin dışında okunur.

     

    1. Ezânı vaktinden evvel okumak, câmi’ içinde okumak, oturarak okumak ve sesini tâkatından fazla yükseltmek ve kıbleye karşı okumamak ve tegannî yaparak okumak mekrûhdur.

     

    1. Ezânı vaktinden evvel okumak sahîh değildir ve büyük günâhdır. Vakt girmeden önce okunan ezân ve ikâmet, vakt girince tekrâr okunur.

     

    1. Beş vakt nemâz ve kazâ nemâzları için ve Cum’a nemâzında hatîbin karşısında, erkeklerin ezân okuması sünnet-i müekkededir.

     

    1. Müezzinin Kıble cihetini ve nemâz vaktlerini bilmesi lâzımdır. Çünki, ezânı başından sonuna kadar Kıbleye karşı okumak sünnetdir.

     

    1. Ezân ve ikâmet, kıbleye karşı okunur. Okurken konuşulmaz ve selâma cevâb verilmez. Konuşursa, her ikisi de tekrâr okunur.

     

    1. Ezânı oturarak okumak tahrîmen mekrûhdur.

     

    1. Ezân okunurken, hareke veyâ harf katacak veyâ harfleri uzatacak şeklde tegannî yapmak ve böyle okunan ezânı dinlemek câiz değildir.

     

    1. Minârede ve Cum’a hutbesi okunacağı zemân, birkaç müezzinin birlikde ezân okumalarına (Ezân-ı Cavk) denir. Sünnet-i hasenedir, câizdir. Ezânın uzaklardan işitilmesi için, müezzinin yüksek yere çıkıp okuması sünnetdir. Birkaç müezzinin, bir ezânı birlikde okumaları câizdir.(ezân-ı Cavk) da câizdir. Birkaç müezzinin, bir ezânı birlikde okumalarına, (ezân-ı Cavk) denir. Bir arada çıkan yanık, hazîn insan sesleri, uzaklardan işitilmekde, kalblere ve rûhlara te’sîr etmekde, insanları vecde getirmekde, îmânlarını tâzelemekdedir.

     

    1. Kırda, bostânda, yalnız veyâ cemâ’at ile kazâ kılarken, erkeklerin ezânı ve ikâmeti yüksek sesle okumaları sünnetdir.

     

    1. Birkaç kazâyı bir arada kılan, önce ezân ve ikâmet okur. Sonraki kazâları kılarken, hepsine ikâmet okur, ezân okumasa da olur.

     

    1. Câmi’de kazâ kılan, ezân ve ikâmeti, kendi işiteceği kadar hafîf okur.

     

    1. Birkaç kişi, kazâ nemâzını câmi’de cemâ’at ile kılarsa, ezân ve ikâmet okunmaz.

     

    1. Evinde yalnız veyâ cemâ’at ile vakt nemâzı kılanların, ezân ve ikâmet okumaları efdal olur.

     

    1. Mahalle câmi’inde ve cemâ’ati belli kimseler olan her câmi’de, vakt nemâzı, cemâ’at ile kılındıkdan sonra, yalnız kılan kimse, ezân ve ikâmet okumaz.

     

    1. Mahalle câmi’inde ve cemâ’ati belli kimseler olan her câmi’de, vakt nemâzları, imâm mihrâbda olarak, cemâ’at ile kılındıkdan sonra,sonraki cemâ’atlerde de, imâm mihrâbda bulunursa, ezân ve ikâmet okunmaz. İmâmları mihrâbda durmazsa, ezânı ve ikâmeti, cemâ’at duyacak kadar sesle okurlar.
    2. Yollarda bulunan veyâ imâmı ve müezzini bulunmıyan ve cemâ’ati belli kimseler olmıyan câmi’lerde, çeşidli zemânlarda gelenler, bir vaktin nemâzı için, çeşidli cemâ’atler yaparlar.Her cemâ’at için, ezân ve ikâmet okunur. Böyle câmi’de, yalnız kılan da, ezân ve ikâmeti kendi işiteceği kadar sesle okur.

     

    1. Müsâfir olanlar, kendi aralarındaki cemâ’at ile de, yalnız kılarken de, ezân ve ikâmet okur.

     

    1. Seferî olan kimse, bir evde yalnız kılarken de, ezân ve ikâmet okur. Seferî olanlardan ba’zısı, evde ezân okursa, sonra kılanlar okumaz.

     

    1. Vitr, bayram, terâvîh ve cenâze nemâzları için ezân ve ikâmet okunmaz.

     

    1. Kadınların ezân ve ikâmet okuması mekrûhdur.

     

    1. Kadınlar, vaktinde ve kazâ kılarken ezân ve ikâmet okumaz.

     

    1. Cünüb kimsenin ezân ve ikâmet okuması ve fâsıkın, serhoşun, aklsız çocuğun ezân okumaları tahrîmen mekrûhdur. Bunların ezânları tekrâr okunur.

     

    1. Ezânın sahîh olması için, müezzin, müslimân ve akllı olmalı ve nemâz vaktlerini bilmeli ve sözüne inanılan âdil bir kimse olmalıdır.

     

    1. Fâsık kimsenin [ya’nî içki içen, kumar oynayan, yabancı kadınlara bakan, zevcesini, kızını açık gezdirenin] ezânı sahîh olmaması, ibâdetlerde bunun sözü kabûl edilmediği içindir.

     

    1. Ezânı duyan kimse, câmi’ hâricinde Kur’ân-ı kerîm okuyor ise de, işitdiğini yavaşça söylemesi sünnetdir. Başka birşey söylemez. Selâma cevâb vermez. Bir iş yapmaz.

     

    1. Ezânı işiten erkeklerin işini bırakıp, cemâ’ate gitmesi vâcibdir. Evinde ehli ile de cemâ’at yapabilir. Fekat, [câmi’de sâlih imâm varsa] câmi’e gitmek efdaldir.

     

    1. Hutbe dinlerken, avret yeri açık iken, yemekde, din dersi okumakda iken ve câmi’ içinde Kur’ân-ı kerîm okurken ezân tekrâr edilmez.

     

    1. Kur’ân-ı kerîmi, mevlidi, ezânı ve ilâhileri çalgı çalarken okumak veyâ çalgı âletleri ile okumak küfrdür.

     

    1. Ezân sünnete uygun okunmıyorsa, meselâ ba’zı kelimeleri değişdirilmiş, terceme edilmiş ise ve ba’zı yerinde tegannî ederek okuyorsa [veyâ ezân sesi, ho-parlör denilen âletden geliyorsa] bunu işiten, hiçbir parçasını tekrâr etmez. Fekat, bunları da hurmet ile dinlemelidir. Radyo ile, ho-parlör ile okunan ezân kabûl olmaz.

     

    1. İmâmın sesini, ihtiyâcdan fazla yükseltmesi mekrûh olduğu gibi, müezzin için de mekrûhdur. İmâmın sesi yetişdiği zemân, tekbîrleri müezzinin de bildirmesinin mekrûh olduğunu ve çirkin bid’at olduğunu, dört mezheb âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir.

     

    1. Telhîn, ya’nî kelimeleri bozacak şeklde uzatarak tegannî yapmak mekrûhdur.

     

    1. Ezân okurken, yalnız iki (Hayye alâ...) da tegannî etmeğe izn verilmişdir.

     

    1. Kur’ân-ı kerîmi ve ezânı tercî’ ile okumak, hadîs-i şerîf ile men’ edildi. Tercî’, sesi yükseltip alçaltarak okumakdır. Böyle okunanı dinlemek de harâmdır.

     

    1. Tegannî ederek, ya’nî kelimeleri bozarak da okumak câiz değildir. Kelimeleri bozmak demek, mûsikî perdesine uydurmak için, hareke, harf ve med [uzatmak] eklemek veyâ çıkarmak demekdir. Böyle okunan ezânı dinlemek de günâhdır. Bunları ilâve etmeden, ya’nî kelimeleri bozmadan tegannî etmek, [ya’nî sesi güzelleşdirmek] câizdir ve iyidir. Ezanı işitenin, oturuyorsa kalkması, yürüyorsa durması müstehabdır. Mescitte bulunan kimse, ezan okunurken ayağa kalkması gerekmez.

     

    1. Bir hadîs-i şerîfde, (Her kim ezân-ı Muhammedî sesini işitdiği zemân müezzin ile berâber hafifçe okusa, her harfine bin sevâb verilir, bin günâhı afv olur) buyuruldu.

     

    1. İkinci (Eşhedü enne Muhammeden resûlullah) söyleyince, iki baş parmağın tırnaklarını öpdükden sonra, iki göz üzerine sürmek müstehabdır. İkâmetde böyle yapılmaz.“Eşhedü enne Muhammeder resulullah” cümlesinin ikincisini tekrar ettikten sonra iki elinin baş parmaklarının tırnaklarını öpüp gözlerinin üstüne koyar. Değdirir, fakat sürerek çekmez. “Kurret ayneyye bike ya resulallah” der. Ya Resulallah, iki gözüm seninle görsün, yani Ya Resulallah, sen gözbebeğimsin, iki gözümün nurusun demektir. İkamet okunurken böyle yapılmaz. Tırnaklar öpülüp göze sürülmez.

     

    1. (Hayye alâ)ları duyunca bunları söylemeyip (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) der.

     

    1. Sabah ezanında, (Essalâtü hayrün minen-nevm = Namaz uykudan hayırlıdır) denince, “sadakte ve berirte” (Doğruyu ve hakkı söyledin) demelidir.

     

    1. (Kad kâmetissalâtü) denince , Ekāmehallāhü ve edâmehâ(Allahü teâlâ namazı muhafaza etsin ve devam ettirsin) demeli.

     

    1. İkâmeti işitenin tekrâr etmesi sünnet değil, müstehabdır. Hadîs-i şerîfde,(Kamet getirildiği zaman, namaza koşarak gelmeyin, yürüyerek gelin ve sükunete riayet edin, yetiştiğinizi [cemaatle] kılın, yetişemediğinizi tamamlayın.) buyuruldu.

     

    1. Hadis-i şerifte, (Ezan okunurken iş yapmak dinde noksanlıktır) buyuruldu.

     

    1. İmâm olmak, müezzinlik yapmakdan ve ikâmet okumak, ezân okumakdan efdaldir.

     

    1. Ezândan sonra, salevât getirilir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (ezân okunurken şu düâ okunsun: “Ve ene eşhedü en lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerîkeleh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlüh ve radîtü billahi rabben ve bil islâmi dînen ve bi Muhammedin sallallahü aleyhi ve selleme resûlen nebiyyâ.”) Dînimize uygun okunan ezân-ı Muhammedîyi işitince, kemâl-i hurmetle dinleyip ezândan sonra bu düâyı okuyan kimsenin günâhları her ne kadar çok olsa yine afv olunur.

     

    1. Yine buyurdular ki: (Ey benim ümmet-ü eshâbım! ezân bitince bu düâyı dahî okuyunuz: “Allahümme rabbe hâzihidda’vetittâmmeti vessalâtil kâimeti âti Muhammedenil vesîlete vel fadîlete veddereceterrefî’ate veb’ashu mekâmen mahmûdenillezî vaadtehu inneke lâ tuhlifül mîâd.”) Bu düâyı güzelce okuyan kimseye verilecek sevâb büyükdür. Meali: (Ey bu eksiksiz da’vetin ve zamanı gelmiş namazın rabbi olan Allah’ım! Hazret-i Muhammed’e; Vesile’yi, Fadile’yi, yüce ve yüksek olan dereceyi ihsan buyur ve Onu, kendisine va’d ettiğin Makam-ı mahmud’e ilet, şüphesiz sen sözünden caymazsın.)

     

    1. Vaktinden önce tegannî ile okunan ve arabî olmıyan ve kadının okuduğu ezânı duyan da söylemez. Bir ezânı işitip söyliyen kimse, başka yerde okunan ezânları duyunca söylemez.

     

    1. İkâmet okunurken câmi’e giren kimse, oturur, ayakda beklemez. Müezzin efendi, (hayye-alelfelâh) derken, herkesle berâber kalkar.

     

    1. Sünnet üzere okunan ezân-ı Muhammedîyi dinlememek îmânın gitmesine sebeb olur.Ezân ile alay eden, beğenmiyen, söz ile, hareket ile, hakâret eden kâfir olur.

     

    1. Allahü teâlâ, (İnşirâh) sûresinde, Peygamber Efendimiz Muhammed aleyhisselâm için, (Senin zikrini yükseltdim), kendi ismimin yanında olarak, her yerde söylenir buyurdu. Yeryüzünde, bir derece batıya gidildikde, nemâz vaktleri dört dakîka sonra başladığı için, dünyânın her yerindeki müslimânlar, her günün her dakîkasında ezân okumakda, Onun mubârek ismi, her yerde her ân, saygı ve sevgi ile söylenmekdedir.

     

    1. Yoldaki câmi’lerde ve imâmı, müezzini olmıyan câmi’lerde, her cemâ’at için ayrı ayrı ezân ve ikâmet ile kılınır.

     

    1. Câmi’de olan kimsenin, ezân okununca, bu nemâzı cemâ’at ile kılmadan, özrsüz dışarı çıkması tahrîmen mekrûhdur. Belli bir câmi’ cemâ’atine devâm âdeti ise, oraya ve mahallesi câmi’indeki cemâ’ate gitmesi ve hocasının veyâ başkasının dersini, va’zını kaçırmamak için bunların câmi’indeki cemâ’ate ve iş yerindeki câmi’e gitmesi özrdür.

     

    1. Ezân okunurken, câmi’den çıkmak harâmdır. Fekat, kendi mahallesindeki câmi’ cemâ’ati ile kılmak için çıkmak câizdir. Çünki, mahallesindeki câmi’de kılmak vâcibdir.

     

    1. Cum’a nemâzı için, birinci ezânı işitenin işini, alış-verişini bırakıp nemâza gitmesi farzdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” zemânında birinci ezân yokdu. Yalnız minberin önünde okunurdu. Osmân “radıyallahü anh” halîfe iken, birinci ezânı da emr etdi.

     

    1. Sünnet iki dürlüdür: Sünnet-i hüdâ ve sünnet-i zevâid. Sünnet-i hüdâ, câmi’de i’tikâf etmek, ezân, ikâmet okumak, cemâ’at ile nemâz kılmak gibidir. Bunlar, islâm dîninin şi’ârıdır.  

     

    1. Tavâf ederken ve sa’y ederken, ezân okunursa, bunlar bırakılıp, nemâzdan sonra temâmlanır.

     

    1. Müezzine, ezân okurken selâm verilmez.

     

    1. Zemânımızda, minâresine çıkılıp sünnete uygun ezân okunan bir câmi’ görünmez oldu.

     

    1. Ezân okuyanın müslimân, âkıl ve sâlih olduğunun bilinmesi lâzımdır. Bunun için teypden ve radyodan okunan ezân sahîh olmaz.

     

    1. Kâfir, nemâz vaktinde ezân okursa, müslimân olduğu anlaşılır. Çünki ezân, müslimânlığın şi’ârıdır, alâmetidir.

     

    1. Ezânı, ma’nâsını bilerek, inanarak ve severek okumak müslimân olmanın alâmetidir.

     

    1. Ezân okumak sünnetdir. İslâmın şi’ârından, alâmetlerinden olduğu için, bir şehrde, bir mahallede ezân terk edilirse, hükûmetin oradaki müslimânlara zorla okutması lâzımdır.

     

    1.  İçki içen, kumar oynıyan, kadınlarla, kızlarla arkadaşlık eden, her gün beş vakt nemâz kılmıyan, (Fâsık) olur. Kadınların ezân, Kur’ân, mevlid, ilâhî okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları harâmdır. Ho-parlör, radyo ve televizyon ile duyurmaları mekrûh olur.

     

    1. Bir hadîs-i şerîfde, (Yâ Bilâl “radıyallahü teâlâ anh”! Beni râhatlandır!) buyuruldu ki, (Ey Bilâl! ezân okuyarak ve nemâzın ikâmetini söyliyerek, beni râhata kavuşdur) demekdir. Nemâzdan başka bir şeyde râhatlık arıyan bir kimse, makbûl değildir.

     

    1. Müslimân tüccârlar, san’at sâhibleri, gündüzleri de, ezân sesini duyunca, işini hemen bırakıp, câmi’e koşmalıdır.

     

    1. Büyüklerimiz, (Ticâretleri, satışları, Allahü teâlâyı unutmalarına sebeb olmaz) âyet-i kerîmesine ma’nâ verirken diyor ki, demirciler vardı. Demir döğerken, ezân okununca, çekici kaldırmış iken, demire vurmaz, bırakıp nemâza koşarlardı. Ve terziler vardı. İğneyi sokunca, ezân okunsaydı, o hâlde bırakıp, cemâ’ate koşarlardı.

     

    1. Ezân okunurken, alış-veriş, mubâh değil, mekrûhdur.

     

    1. Cum’a günü ezân vaktinde her şeyi terk etmekdir. Cum’anın vâcibidir.

     

    1. Bir gün bir a’mâ, Efendimize sordu: Yâ Resûlallah “sallallahü aleyhi ve sellem”! Benim gözlerim görmüyor, elimden tutup câmi’e götürecek bir kimsem de yokdur. Evimde nemâzımı kılayım mı? Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” sordular: (Ezân sesini işitiyor musun?) Evet işitiyorum, dedi. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, (Sana evde nemâzı kılmağa izn veremem) buyurdu.

     

    1. Dînimize uygun okunan ezâna karşı ta’zîm ve hurmetde bulun! Ezân, yer yüzünde söylenen sözlerin en doğrusudur.

     

    1. Hazret-i Âişe “radıyallahü anhâ” Her zemân ezânı dinlerdi. Sordular: “Ey mü’minlerin anası, niçin ezân okunurken işini terk ediyorsun?” (Ben Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim, “Ezân okunurken iş işlemek dinde noksanlıkdır” buyurdu. Onun için ezân okunurken işimi terk ederim) dedi.

     

    1. Ebû Hafs Haddâd “rahime-hullahü teâlâ”,demircilik yapardı. Her ne zemân ezânı işitse, çekici yukarı kaldırmış ise, aşağıya indirmez, eğer çekiç aşağıda ise, yukarı kaldırmazdı. Bir kişi ile konuşuyor idiyse, hemen sözünü keser, ezânı dinlerdi. Nihâyet bu zât merhum oldu. Dostları, cenâzesini götürürlerken, müezzin minâreden “Allahü ekber” diyerek ezân okumağa başladı. Cenâzeyi götürenlerin ayakları yürüyemez oldu. Cehd ve gayretlerine rağmen, cenâzeyi götürmek mümkin olmadı. Nihâyet ezân bitdikden sonra, cenâzeyi götürmek mümkin oldu.

     

    1. Ezân-ı Muhammedîye ta’zîm ve hurmet edenler ve onun, harflerini, kelimelerini değişdirmeden, bozmadan ve tegannî etmeden, minâreye çıkıp sünnete uygun okuyanlar, yüksek derecelere vâsıl olacaklardır.

     

    1. Ezân-ı Muhammedî, ya’nî sünnete uygun okunan ezân büyük bir ni’metdir. Ta’zîm edilmesi lâzım gelen büyük lutf-i ilâhîdir.

     

    1. Vaktin girdiği, âdil bir müslimânın okuduğu ezân ile anlaşılır. Ezânı okuyan âdil değilse, vaktin girip girmediğini kendi araşdırır. Girdiğini çok zan edince, kılar. Fâsık olan müezzinin, imâmın haber vermesine inanılmaz. Vaktinden evvel okunan ezân sahîh olmaz. Büyük günâh olur.

     

    1. Ezânın, kametin ve nemâz tekbîrlerinin radyo [mizyâ’] ile ve ho-parlör [mükebbirüssavt] ile bildirilmesi de, fıkh kitâblarına uygun değildir.

     

    1. Ezân, nemâz vaktlerinin ve iftâr zemânının başladığını bildirmek için okunur.

     

    1. Ezân okurken, Allah ismi yerine, tanrı demek, çok günâh olur.

     

    1. Ezân, nemâzın alâmetidir.

     

    1. Vaktin bilinmesi, vaktleri bilen âdil bir müslimânın okuduğu ezânı işitmekle olur. Ezânı okuyan âdil değil ise, kendisi vaktin girdiğini araşdırıp, kuvvetli zan edince kılmalıdır. Fâsıkın veyâ âdil olduğu bilinmeyen kimsenin kıbleyi göstermesi, temiz, necs, halâl, harâm gibi dinden olan şeylere şehâdet etmesi de, ezân gibi olup, ona değil, kendi araşdırıp anladığına uymalıdır.

     

    1. Ezan okuyan kimsenin, ikameti de okuması mendubtur.

     

    Kaynak :(Dürr-ül-muhtâr), (Redd-ül-muhtâr), Tam İlmihal,Mektubat,Mızraklı İlmihal