- İbâdetler, ya’nî müslimânlara yapılması emr olunan şeyler, dört kısmdır: Farz, vâcib, sünnet, nâfile. Allahü teâlânın açık olarak bildirdiği emrlerine (Farz) denir. Açık olmayıp, zan ederek anlaşılan emrlerine (vâcib) denir. Farz veyâ vâcib olmayıp, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” kendiliğinden emr etdiği veyâ yapdığı ibâdetlere (Sünnet) denir. Bunları devâmlı yaparak, nâdiren terk etmiş ve terk edenlere birşey dememiş ise, Müekked sünnet denir. Bunlar, islâm dîninin şi’ârıdır. vâcibleri terk edeni görünce, terk etmesine mâni’ olurdu. Kendisi ara sıra terk etmiş ise, (Sünnet-i gayr-ı müekkede) denir. Müekked sünneti, özrsüz olarak devâmlı terk etmek mekrûh olur.
- Bundan yüzlerce sene önce, müslimânların îmânlarının kuvveti ve Allahü teâlâdan ve Cehennem azâbından korkuları çokdu. Nemâzı özrsüz terk etmek, hâtıra gelmezdi. O zemânlar, özr ile ve pek az sayıda nemâz, (Fevt) edilir, kaçırılırdı. Bu da, bir müslimân için, büyük mâtem, üzüntü olurdu. Nemâzın kazâya kalması için özr, uykuya dalmak, unutmak, muhârebede ve yolculukda, oturarak da kılmağa imkân bulamamakdır.
- Farzı, kazâ etmek farzdır. Vâcibi kazâ etmek ve fâsid olan sünnet ve nâfile nemâzları iâde etmek vâcibdir.
- Farz nemâzı özrsüz kazâya bırakmak ekber-i kebâirdir. Bu çok büyük günâh, her nemâz kılacak kadar boş zemân geçince, bir misli artmakdadır. Çünki, nemâzı hemen kazâ etmek de farzdır.
- Kazâları kılmamak ve boş vakt geçirmek, büyük günâhdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Üzerinde farz nemâzı borcu olan kimse, kazâsını kılmadan nâfile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur. Bu kimse, kazâsını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile nemâzlarını kabûl etmez).
- Farz nemâzı terk etmek büyük günâhdır. Kazâ kılmağı gecikdirmek dahâ büyük günâhdır. Bu büyük günâh, kazâ kılacak kadar zemân, ya’nî 6 dakîka geçince, bir misli artar. Kazâ etmeği gecikdirince de, tevbe farz olur.
- Kazâya kalan bir nemâzın ilk kazâsı kılınınca, bu nemâzın kazâlarını gecikdirmek günâhlarının hepsi afv olur. Bunun için, kazâyı bir an evvel kılarak, kazâ borcunu bitirmek lâzımdır.
- Tenbellikle nemâz kılmıyanlar, senelerce kazâ borcu olanlar, nemâza başladıkları zemân, sünnetleri kılarken, o vaktin ilk kazâya kalmış kazâ nemâzı için de niyyet ederek kılmalıdır.
- Bir hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, nemâzını temâmlamadı ise, o nemâzın üzerine, temâmlanıncaya kadar, nâfile nemâzları eklenir) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, nâfilelerin, terk edilmiş farzı değil, noksan olarak kılınmış farzı temâmlıyacağını göstermekdedir dedi.
- Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Kıyâmetde, önce nemâzdan sorulacakdır. Nemâz doğru kılındı ise, kurtulacakdır. Nemâzı bozuk ise, işi kötü olacakdır. Farz nemâzında birşey noksan olursa, nâfileleri ile temâmlanacakdır).
- Sünnetler, kılınmış olan farzların içindeki sünnetlerin noksanlıklarını temamlar.
- Farzlar yapılırken, bunların kemâllerine sebeb olan birşey kaçırılırsa, sünnetler, kılınan farzın kemâl bulmasına sebeb olur.
- Nemâzlarını özrsüz kılmamış olanlar, bir an evvel kazâ edip, Cehennem azâbından kurtulma çârelerini aramalıdır. Hepsini kazâ etmeğe niyyet etdim diyerek, arada sırada kazâ etmek insanı Cehennemden kurtarmaz.
- Özrsüz senelerce nemâz kılmıyan bir müslimânın, kılmadığı nemâzlarını kazâ etmesi üç şeklde olur:
1 – Beş vaktin sünnetleri yerine ve günün her boş zemânında, hep kazâ kılar.
2 – Yalnız sünnetlerin yerine kazâ kılar.
3 – Sünnetler yerine kazâ kılmayıp, başka zemânlarda, hep kazâ kılar.
Bu üç şeklden en iyisi birincisidir. Böylece, kazâlar, bir an önce biter. İkinci şeklde, kazâlar çabuk bitmez. Hem de, kazâ borcu olanın sünnetlerinin sevâbı olmaz.
- Fekat, hiç kılmamakdansa, sünnetler yerine kılmalıdır..Üçüncü şekle gelince, bu, özr ile kılamamış kimse içindir.
- Sünnetleri kazâ niyyetiyle de kılmak için, öğle nemâzının ilk dört rek’at sünnetini kılarken, ilk kazâya kalmış öğlenin farzını niyyet ederek, kazâ da kılmalıdır.Öğlenin son sünnetini kılarken, ilk kazâya kalmış sabâh nemâzının farzını da niyyet ederek, kazâ kılmalıdır.
- İkindinin sünnetini kılarken, ikindi nemâzının farzını niyyet ederek, kazâ da kılmalıdır. Akşamın sünnetini kılarken, üç rek’at akşam nemâzının farzını niyyet ederek, kazâ da kılmalıdır.Yatsının ilk sünnetini kılarken, yatsı farzını ve son sünnetini kılarken de, ilk kazâya kalmış vitri niyyet ederek üç rek’at olarak, kazâ da etmelidir.
- Böylece her gün bir günlük kazâ ödenir. Kaç senelik kazâ nemâzı varsa, buna, o kadar sene devâm etmelidir. Kazâlar bitince, yalnız sünnetleri kılmağa başlamalıdır.
- Farzı, vâcibi kılmamak günâh olur. Sünnetleri kılmamak ise, sevâblarına ve yüksek derecelere kavuşmamağa sebeb olur.
- Sünnet nemâzların, yalnız vaktinde kılınmaları emr olundu. Vaktinde kılınmayan sünnet nemâzlar, insanın üzerinde borç kalmaz. Sabâh nemâzının sünneti vâcibe yakın olduğundan, o gün öğleden önce farzı ile kazâ edilir.
- Sabâh nemâzının sünneti öğleden sonra, başka sünnetler ise, hiçbir zemân kazâ edilmez. Kazâ olursa, sünnet sevâbı hâsıl olmaz. Nâfile kılınmış olur.
- Özrsüz, tenbellikle farz nemâzı vaktinde kılmamak, büyük günâhdır. Böyle kimselerin, hergün dört vakt nemâzın sünnetlerini de kazâ niyyeti ile kılıp, Allahü teâlânın hakkını bir ân önce ödemeleri lâzımdır. Bunların üçüncü ve dördüncü rek’atlerinde zamm-ı sûre okumazlar.
- Fevt edilmiş olan, ya’nî insanın elinde olmıyarak, şer’î bir özr ile kaçırılmış olan Nemâzın farzının kazâsını kılmak, sünnet nemâzları kılmakdan dahâ mühim ve dahâ evlâdır. Fekat, müekked sünnetleri ve duhâ, tesbîh ve ismleri hadîs-i şerîflerde bildirilmiş olan nâfileleri, sünnet niyyeti ile kılmak, böyle olmıyanları farzın kazâsı niyyeti ile kılmak dahâ iyidir.
- Sünnet nemâzı özrsüz ve devâmlı olarak terk eden, eğer sünnet olduğuna inanıyor, saygı gösteriyorsa küçük günâha girer.
- Kazâya kalmış nemâzı olup olmadığını bilemiyen kimsenin öğle, ikindi ve yatsının sünnetlerinde zamm-ı sûre okuması dahâ iyi olur buyuruldu.
- Kazâsı olmıyan, âhır zuhurun dört rek’atinde de zamm-ı sûre okumalıdır.
- Farzdan önce sünnet kılmak, şeytânın ümmîdini kırmak, onu üzmek için emr olundu. Şeytân, Allahü teâlânın emr etmediği sünnetlerde bile, insanı aldatamıyorum, emr etdiği farzlarda hiç aldatamam diye üzülür.
- Kazâsı olmıyan, sünnet yerine kazâ kılarsa, bunlar nâfile olur. Nâfile sevâbının sünnete nazaran çok azdır.
- Sünnetleri terk eden, bunların sevâbından mahrûm kalır. Özrsüz terk etmeği âdet ederse, bu sünnetlere mahsûs olan şefâ’atdan mahrûm kalır.
- O hâlde, her şeyden evvel kazâ nemâzlarını kılmalı, nemâz borçlarını ödemelidir ve tenbellikle kılınmamış nemâzlar bitinciye kadar kazâlarını kılmalıdır.
- Kazâlar bitince, yalnız sünnetleri kılmağa başlamalıdır.
- Kazâlar bitdikden sonra, beş vakt nemâzın sünnetlerini devâmlı kılmalıdır. Çünki, sünnetleri özrsüz olarak kılmamakda ısrâr etmek, küçük günâh olur.
- İkindi ve yatsının ilk sünnetleri, (Gayr-ı müekkede)dir. Bunların ikinci rek’atlerinde otururken, ettehıyyâtü... den sonra, Allahümme salli alâ... sonra... bârik alâ... sonuna kadar okunur. Ayağa kalkınca, üçüncü rek’atde, önce Besmele çekmeden, Sübhâneke... okunur. Hâlbuki, öğle nemâzının ilk sünneti (Müekked)dir. Ya’nî, kuvvetle emr olunmuşdur. Sevâbı dahâ çokdur. Bunda, birinci oturuşda, farzlarda olduğu gibi, yalnız ettehıyyâtü okunup, sonra üçüncü rek’at için, hemen ayağa kalkılır. Kalkınca, önce Besmele çekip, doğruca Fâtiha okunur.
- Sünnet-i müekkede olanlar, sabâh nemâzının sünneti ve öğle nemâzının evvel ve son sünnetleri ve akşam nemâzının sünneti ve yatsı nemâzının son sünneti gibi. Bunlar, sünnet-i müekkededir. Sabâh nemâzının sünnetine vâcib diyen âlimler de vardır. Bu sünnetler aslâ özrsüz terk olunmaz.
- Sünnet-i gayr-ı müekkede olanlar, ikindinin sünneti ve yatsı nemâzının evvel sünneti. Bunlar çok kerre terk olunursa, bir şey lâzım gelmez. Özrsüz olarak büsbütün terk olunursa, itâba ve şefâ’atden mahrûm olmağa sebeb olur.
- Peygamberimiz, (Hak teâlâ hazretlerinin rahmeti o kul üzerinde olsun ki, ikindi nemâzının sünnetini terk etmez) ve (İkindi nemâzının sünnetini kılıp terk etmeyen kimsenin Cennete girmesine kefîlim) buyurdu. [Bu müjde, farz nemâzını kazâya bırakmıyanlar ve harâmdan sakınanlar içindir.]
- Öğle nemâzının farzından önce olan dört rek’at sünneti terk eden, şefâ’atime kavuşamaz!) hadîs-i şerîfi, Cennet derecesinin yükselmesi için olan husûsî şefâ’atime kavuşamaz demekdir.
- [Ba’zı va’z kitâblarında, Ramezân-ı şerîf ayının son Cum’a nemâzından sonra, (Keffâret-i nemâz) olarak dört rek’at kılınır, diyor. Bu nemâz, bütün ömründe kılmadığı nemâzların keffâreti olur. Hepsi afv olur, diyorlar. Bu yazı doğrudur. Fekat bu nemâz kazâ edilmiş olan farz nemâzların vaktlerinde kılınmadıklarının büyük günâhlarının afvı için yapılan tevbenin kabûl olması içindir. Yoksa, kılınmamış nemâzlar, kazâ edilmedikçe, hiçbir sûretle afv olmazlar.
- Bu dört rekâtlı namazın her rekâtında, bir Fâtiha, bir Âyet-el kürsi ve 10 Kevser sûresi okunur. (Kazaya kalan ve kazası geciken namazlarımın günahlarının affolması için, kefaret namazı kılmaya) diye niyet edilir. Cuma namazından sonra, ikindi namazına kadar kılınır.]