• MÜSLÜMAN KIZ VE MÜSLÜMAN KADIN NASIL OLMALIDIR
  • Allahü teâlânın merhameti, ihsânı, ni’metleri, o kadar çokdur ki, sonsuzdur ve

    bütün insanlara, sayılamıyacak kadar çok ni’met, iyilik vermişdir. İbrâhîm sûresinin yedinci âyetinde meâlen, (Ni’metlerimin kıymetini bilir, şükr ederseniz, ya’nî emr etdiğim gibi kullanırsanız, onları artdırırım. Kıymetlerini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azâb ederim) buyurmuşdur.

    Dünyâdaki bütün insânlar mes’ûd olmak ister. Fekat, mes’ûd olan, pek azdır. Se’âdet, yalnız dünyâ se’âdetinden ibâret değildir. Aksine, asl se’âdet âhıret se’âdetini elde etmekdir. Âhıret se’âdeti için Allahü teâlânın kanunların ve emrlerine [ya’nî Kur’ân-ı kerîme ve Peygamberimizin “aleyhisselâm” sözlerine] itâ’at etmek lâzımdır. Cenâb-ı Hak âhıretin nihâyetsiz olduğunu (ebedî olduğunu) bize bildiriyor. Dünyâ hayâtı ise, sayılı günlerden ibâretdir. Buna rağmen, insanların dünyâ için gösterdikleri gayret ve çalışmaların onda birini bile âhıret için göstermedikleri meydândadır.

    Cenâb-ı Hak, hepimizi dünyâ ve âhıretin efendisi ve bütün insanların her bakımdan en yükseği ve en iyisi olan, Muhammed Mustafâya “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’ olmak se’âdetiyle şereflendirsin.

     


    ●    Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde, iffetini muhâfaza edenlere, büyük mükâfâtlar va’d etmiş ve müjdeler vermişdir. İffetini muhâfaza etmeyenlere de, Cehennem azâbını göstermişdir. 


    ●    Dünyâdaki kısa ömrümüz içinde, en zor imtihân iffet imtihânıdır. Bu imtihânda kazanan bir insan, dünyâ ve âhıretin kahramânıdır.

     
    ●    İnsanların kemâli veyâ insanın düşüklüğü, dahâ ziyâde iffet işinde belli olur. 


    ●    Allahü teâlâ, iffetsizleri, bir insanı öldüren bir kâtil ile bir tutmakdadır.


    ●    İnsan günâhlarının belki de yüzde doksanı, iffet mevzû’u içindedir.


    ●    İffetsiz insan, Allahü teâlânın indinde günâhkâr olduğu gibi, insan topluluğu içinde de, günâhkâr ve şerefsizdir.


    ●    Bir insanın ve bir âilenin şerefi ve i’tibârı, bu duygu karşısındaki tutumu ile ölçülür. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, şerefi yokdur. 


    ●    Fakîr ve afîf bir kadın ise, her yerde, her zemân i’tibârlıdır. Hurmete lâyıkdır. 


    ●    Dünyâdaki pek çok rezâletler, cinâyetler, kavgalar, kıskançlıklar, hülâsa bütün fenâlıklar, iffetsizlik yüzünden meydâna gelmekdedir.


    ●    İffet terbiye ve ahlâk mes’elesidir ve din terbiyesi ile sağlanmaktadır.


    ●    Hakîkaten Allahü teâlâdan korkan bir insan iffetsiz olamaz. 


    ●    Bir genç kızın, kendi başına yalnız kendi aklı ve idrâki ile iffetini muhâfaza etmesi, güçdür  O genç kız, tehlükelerle çevrilmiş demekdir. Bu tehlüke, mektebde, yollarda, komşularda, hattâ evinin içinde yakasını bırakmaz. 


    ●    Hele o kızcağız za’îf ahlâklı ise, o zemân tehlüke iki misli artmış demekdir. 


    ●    Genç kızı ev içinde anne kontrolu, ev dışında baba kontrolu ta’kîb etmelidir.


    ●    Kendine hâkim olamayan, iffetsizliğin ve ahlâksızlığın çukuruna düşer. 


    ●    İffeti zedeliyecek her yerden uzaklaşmalıdır. 


    ●    Kadınların, örtülü olarak dahî, yabancı erkeklerle karışık oturmaları yasak edilmişdir. Bu yasak, câmi’lerde ibâdet şeklinde olursa, dahâ büyük günâh olur.


    ●    Fıska, günâha sebeb olan herşey de günâhdır. O hâlde günâha, harâma sebeb olan şeylerden kaçmak lâzımdır.


    ●    Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde kadınların, yabancı erkeklerle yumuşak sesle, nezâketle konuşmalarını, böylece kötü adamların kalblerine fenâlık getirmelerini men’ buyurmakda, buna sebeb olmıyacak şeklde söylemelerini istemekdedir. 


    ●    Allahü teâlâ, kadınların, yabancı erkeklere süslenmelerini yasak etmekdedir.  


    ●    Zarûret olmadan, kadının,kızın yabancı erkek ile konuşması harâmdır. Alış-veriş gibi işlerde, zarûret mikdârı konuşmak câiz olur.


    ●    Kur’ân-ı kerîmi kadından öğrenmeli, yabancı erkeklerden öğrenmemelidir.


    ●    Kız ve erkek toplulukları, onlarla berâber gezintiler, danslar, plâja gitmek, içki içmek, ahlâksız ve za’îf insanlarla arkadaşlık etmek vesâire gibi genç kız veyâ kadını başdan çıkarma yollarından uzak durmalıdır. 


    ●    Gençliğin hakkı veyâ eğlence ismi altındaki davranışlar, genç kızı veyâ kadını elde etmek için birer tuzakdır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir genç kız, tuzağın içine düşdükden sonra, aklı başına gelir. Fekat iş işden geçmişdir. 


    ●    Eğlence veyâ tuzağın zâhirî güzelliğine ve câzibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde yavaş yavaş veyâ çabucak birer oyuncak hâline gelir. 


    ●    Kadınların örtünmeleri Kur’ân-ı kerîmde emr olundu. 


    ●    Kadının avret mahallini örtmesi, hicretin üçüncü senesinde gelen, (Ahzâb) ve beşinci senesinde gelen (Nûr) sûrelerinde emr olundu.


    ●    Nûr sûresindeki âyet-i kerîmede meâlen, (Müslimân kadınlar, zînetlerini göstermesinler! İş yaparken zarûrî açılanlar günâh olmaz. Baş örtülerini yakalarına kadar örtsünler) buyuruluyor. 


    ●    Kur’ân-ı kerîmde açıkca bildirilmeyen farzları açık olarak, Peygamberimiz bildirmişdir. Peygamberimizin bildirdiği farzlar ve harâmlar da, Kur’ân-ı kerîmde açıkca bildirilen farzlar, harâmlar gibi kıymetlidirler. Bunlara da inanmıyan, kabûl etmiyen dinden çıkar, kâfir olur. 


    ●    Kur’ân-ı kerîmin onyedi yerinde meâl-i şerîfleri, (Allahı seviyorsanız bana tâbi’ olunuz! Bana tâbi’ olanları Allahü teâlâ sever) ve (Allaha ve Resûle itâ’at ediniz. İtâ’at etmezseniz, Allah kâfirleri elbet sevmez) olan âyet-i kerîmeler vardır. 


    ●    Hadîs-i şerîfde, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Hür kadının, yüzünden ve iki eli ayasından başka, bütün bedeni avretdir) buyurdu. 


    ●    Hadîs-i şerîfde, (Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi giyinen kadınlara ve kadın gibi giyinen, süslenen erkeklere la’net edildi) buyuruldu


    ●    Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Avret yerinizi açmayınız! [Ya’nî, yalnız iken de açmayınız.] Çünki, yanınızdan hiç ayrılmayan kimseler vardır. Onlardan utanınız ve onlara saygılı olunuz!)


    ●    Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (kadınlar görüşdükleri kadınların güzelliklerini, iyiliklerini, zevclerine anlatmasınlar. Zevcleri, o kadınları görmüş gibi olurlar) 


    ●    Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Kendini bir kavme benzeten, onlardan olur!). Demek ki, ahlâkını, işlerini veyâ elbisesini islâm düşmanlarına benzeten, onlardan olur. 


    ●    Kadınların erkeklerin avret yerlerine bakmaları harâm olduğu gibi, kadınların kadının avret yerine bakmaları da harâmdır. Erkeğin erkek için ve kadın için avret mahalli, diz ile göbek arasıdır. kadının kadın için avret mahalli de böyledir.


    ●    Müslimân kadının, altı görünecek kadar ince örtü ile örtünmesi harâmdır.


    ●    Kalın, geniş ve topuk kemiklerine kadar uzun ve kolları bileklerini örten, koyu renkli manto ile örtünmelidir. Saçlarının hepsini, kalın baş örtüsü ile örtmelidir. Bu örtünün ortasının ön kısmı, alına yapışmalı ve kaşlara yakın inmeli, iki kenârı, iki kaşın kenârından, çeneye indirilerek, çene üstünde, iğne ile bitişdirilip, göğse sarkmalı, ortasının arka kısmı, sırtı örtmelidir. 


    ●    Koyu renkli, kalın çorap da giymelidir. Burada kadının ihtiyâr veyâ genç olmasını hiçbir kitâb ayırmamışdır.


    ●    Genç kız, göze çarpmıyacak tarzda temiz ve ciddî bir kıyâfetde görünmelidir.


    ●    Kendini beğendirmek için, fazla süslenmek, ahlâk hakkında şübhe uyandırır.


    ●    Kendisinin ve âilesinin şeref ve haysiyyetini düşünen bir kızın, ciddî giyinmesi şartdır. Bir kızın göğsünü mümkin mertebe belirsiz bir hâlde gösterecek tarzda giyinmesi, onun bir ciddî ev kızı olduğuna delîl sayılır. 


    ●    Kadınların erkekler gibi giyinmeleri, erkek işleri yapmaları câiz değildir.


    ●    Kadınların traşda, tuvalet yapmakda ve giyinmekde erkeklere benzemeleri harâmdır.


    ●    Kadının saçını özrsüz kazıması mekrûhdur. Erkeklere benzeterek kazıması, traş etmesi harâm olur. 


    ●    Kadınların saçlarını biraraya toplıyarak, başda, ensede, deve hörgücü gibi, topuz yapmaları, hadîs-i şerîf ile yasak edilmişdir. 


    ●    Kadının uzun saçını örtmesi güç olduğu zemân, kulak yumuşağına kadar kesip kısaltması câiz olur.


    ●    Kadın islâmiyyetin yasak etdiği şeklde tahsîle, vazîfeye, fitneye sebeb olan yerlere gitmemelidir.


    ●    Zevce, yalnız evde zevcine karşı süslenip, başka kimselere süslenmemelidir. 


    ●    Zevcesi ve kızları açık gezen erkekler, onlarla birlikde Cehenneme gidecek, çok acı azâb çekeceklerdir.


    ●    İyi ahlâklı ve normal bir kız, bir erkeğe dikkatle ve alâka ile bakmaz.


    ●    Bir kızın giyinişi, yürüyüşü ve hareket tarzları, onun dînî inanışı, ahlâkı ve karakteri hakkında, bir fikr verebilir.


    ●    Evlenmeden evvel, flört yapmağa aslâ heves etme! Bu tecrîbe mutlak tehlükelidir. Flört yapılan insanla evlenmek, çok zemân se’âdeti getirmez. 


    ●    Kadının, zevci veyâ ebedî mahrem akrabâsından biri yanında bulunmadan, yalnız veyâ başka kadınlarla yâhud âkıl, bâlig ve sâlih olmıyan mahremi ile üç günlük yola gitmesi harâmdır. 


    ●    Bâliga olmamış, gösterişli kız da, kadın gibidir. Mahremsiz sefere çıkamaz. 


    ●    Kadın evden iznsiz ve örtüsüz sokağa çıkmamalıdır. 


    ●    Genç kadın, yabancı erkeğe selâm ve başsağlığı ve aksırana birşey söylemez ve kendine söylenince cevâb vermez. Yabancı erkekle bir odada yalnız kalmaz.


    ●    Kadının, mevlid, şarkı söyliyerek, lüzûmundan fazla konuşarak, sesini yabancı erkeklere duyurması harâmdır. Kadın sesini, yayınlamamalıdır.


    ●    Evlenme vakti gelmesi için önce, islâmiyyeti öğrenmek, nefsi, islâmiyyete uyar hâle getirmek, gönül sâhibi olmak, rüşdü, aklı olgunlaşmak lâzımdır. 


    ●    Edebi, hayâsı, ahlâkı olan, dînini, îmânını, islâmın şartlarını öğrenmiş, islâmiyyete uyan, islâmiyyetin emr etdiği gibi örtünen bir kızla evlenilmelidir. 


    ●    Mal için, güzellik için, iffeti ve salâhı elden kaçırmamalıdır. 


    ●    İslâm nikâhının sahîh olması için, dâmâdın ve gelinin müslimân olmaları şartdır. Ya’nî îmânın ve islâmın şartlarını bilmeleri ve inanmaları lâzımdır. 


    ●    Müslimân kızın kâfir erkekle evlenmesi câiz değildir. Kâfir erkekle evlenmeğe niyyet edince mürted olur. İki kâfir birbiri ile evlenmiş olur. 


    ●    (Gübrelikde biten gülleri koklamayınız!) hadîs-i şerîfi, ahlâksızlarla evlenmeği yasak etmekdedir.


    ●    Kadın arzû ederse ve zevci izn verirse, erkek bulunmıyan yerlerde, mestûre olarak çalışması câiz ise de, kazandığı kendi mülkü olur. 


    ●    Hayât müşterekdir, denilerek, kadınlar da, erkekler gibi çalışıyorlar. Çoğunun evlendiklerine pişmân oldukları görülmekdedir. 


    ●    Hayât müşterekdir demek, erkek gitsin, çalışsın, kazansın, kadın da, ev içindeki kadınlık vazîfelerini yapsın demekdir. 


    ●    Erkeğin vazîfesi, dışardaki işleri, kadının vazîfesi içerdeki işleri yapmakdır.


    ●    Kadının ev işlerini yapması, zevcine teberru’ ve ihsândır. Çok sevâbdır. Yapmazsa, günâha girmez. kadın, zevcine karşı bu ihsânını esirgememeli, erkek de, zevcesine nafakadan fazla ihsânlarda bulunmalıdır. 


    ●    Kadınlar, islâm dîninin kendilerine verdiği kıymeti, huzûru, hürriyyeti ve boşanma hakkını bilseler, bütün dünyâ kadınları, müslimân olurlar. 


    ●    Kadın, ev işlerini yaparak, çocuklara din ve ahlâk bilgisi vererek, zevcinin râhat ve mes’ûd yaşamasını sağlamalıdır.


    ●    Sâliha kadın, zevcini harâm işlemekden korur. Hasenât ve ibâdet yapmasına yardımcı olur. Sâliha olmıyan kadın, zararlı olur. Dünyâlık olur.


    ●    Kadın, yabancı erkeklerle birlikde yemek yimemelidir.


    ●    İslâmiyyetde, karı koca arasında, hayât mücâdelesi, ya’nî para kazanmak, müşterek değildir. 


    ●    İslâmiyyetin kadına böyle hak tanıması ve onu erkeklerin elinde esîr, oyuncak olmakdan koruması, Allahü teâlânın kadına çok kıymet verdiğini göstermekdedir.


    ●    Kadın, para kazanmak için harâm işlememelidir ve hiçbir nemâzı kaçırmamalıdır. Ezelde ayrılmış olan rızk değişmez. Aynı rızk, halâlden istiyene halâl yoldan gelir. Harâm işliyerek istiyene de, harâm yoldan gelir. 


    ●    Câhillerin, (Bu zemânda kızım okumazsa aç kalır.) demeleri doğru değildir. 


    ●    Harâm yoldan kazanan, hem büyük günâhları işlemiş olur, hem de kazandıklarının hayrını görmez. Kazandıkları, hekime, hâkime ve düşmanlarına gider ve günâh işlemekde kullanılır, insanı felâkete sürükler.


    ●    Şimdi zemân böyle. Zemâna uymadan olmıyor gibi sözler doğru değildir. Masonların yaydıkları yalanlardır. Komünistler, işkence yaparak, öldürerek müslimânları yok ediyor. Yalan ve bozuk sözlerle okşıyarak müslimânları dinden çıkarıyorlar. Mezhebsizler de, islâmiyyeti değişdiriyorlar.


    ●    Âlet ile, çalgı ile birlikde olan insan sesine (Gınâ) [ya’nî (Müzik)] denir. Gınânın harâm olduğunu bütün âlimler sözbirliği ile bildirmişlerdir. İsrâ sûresinin altmışdördüncü âyetinin, gınâyı harâm etdiğini bildiren âlimler vardır. ((Gınâ, kalbde nifâk hâsıl eder) hadîs-i şerîfleri de gınânın harâm olduğunu göstermekdedirler. 


    ●    İslâmiyyetde müzik, çalgı yokdur. Son zemânlarda işitilen (Tesavvuf müziği) sözünün islâmiyyetde yeri yokdur.


    ●    Altın ile gümüşü süs olarak takmak yalnız kadınlara halâldir. Fekat, bunları [meselâ, parmağındaki yüzüğünü] mahrem olmıyan erkeklere göstermeleri harâmdır. 


    ●    Taş, tunç, pirinç, plâtin, bakır ve diğer ma’denlerden zînet olarak yüzük takmaları kadınlara harâmdır. Ma’denin kaplaması değil, içi, cinsi mûteberdir.


    ●    Kadınların yüzlerinden ve avuç içlerinden ve dışlarından başka yerlerini yabancı erkeklere ve müslimân olmıyan kadınlara göstermeleri harâmdır.


    ●    Avret yerini örtmek, farzdır. Kadınların, görünmesi câiz olan onsekiz erkek yanında, ince baş örtüsü örtmeleri evlâdır. İyi olur.


    ●    Örtü dar olup veyâ bol ise de, herhangi avret yerine yapışıp uzvun belli olması,başkalarına karşı örtülmüş olmaz.


    ●    İnce olup içindeki uzvun şekli veyâ rengi görünen kumaş, yok demekdir.


    ●    Yedi veyâ on yaşında olan gösterişli kızlar ve onbeş yaşını dolduran veyâ bâliga olan bütün kızlar, kadın hükmündedir. Böyle kızların başları, saçları, kolları, bacakları açık olarak, yabancı erkeklere görünmeleri ve erkeklere tegannî etmeleri, onlarla yumuşak, cilveli konuşmaları harâm olur. 


    ●    Geniş bile olsa, pantalon ile örtünmeleri de câiz değildir. Pantalon, erkek elbisesidir, câiz değildir. 


    ●    Bundan başka, kadınların pantalon giymeleri eskiden de, şimdi de islâm âdeti değildir.Dinsizlerden, islâm tesettürünü bilmiyenlerden gelmekdedir. 


    ●    Pantalon, manto altına giyilebilir ise de, mantonun dizleri örtmesi lâzımdır. 


    ●    Kâfirler, zındıklar, müslimân hanımlarını aldatmak için, (İslâmiyyetin başlangıcında kadınlar örtünmezdi. Peygamber zemânında, müslimân kadınları, başları, kolları açık gezerlerdi. Sonradan, din adamları, kadınların örtünmelerini emr etdiler. Kadınlar, sonradan kapandı.) diyorlar. Evet, kadınlar açık gezerdi. Fekat, hicretin üçüncü senesinde (Ahzâb) ve beşinci senesinde (Nûr) sûreleri gelerek, Allahü teâlâ örtünmelerini emr eyledi.Resûlullah zemânında, hür kadınlar, bütün bedenlerini örterlerdi. Bir kadının, hizmetçi olmayıp, hür hanım olduğu, her yerini örtmesinden belli olurdu.


    ●    Gayr-ı müslim ve mürted kadınların müslimân kadınlarına bakması, müslimân kadınların bunlara görünmeleri, yabancı erkeklere görünmeleri harâmdır.


    ●    Açık gezenler, Allahü teâlâya âsî oldukları, günâha girdikleri gibi, bunların başında bulunan, baba, zevc, birâder ve amcadan hangisi, böyle gezmeğe rızâ verir ise, bu da, ısyân ve günâhda ortak olur.


    ●    Müslimânların, fâsıkların toplandığı yerde oturmaları câiz değildir.


    ●    Allahü teâlâ, fâci’alara mâni’ olmak için, kızların açılmalarını, yabancı erkeklere yaklaşmalarını, içkiyi, kumarı yasak etmişdir.


    ●    Hıristiyan memleketlerinde, kadınlar, kızlar, başları, kolları, bacakları açık geziyorlar. Sokakdaki kadına bakan erkek, onu kirli çamaşır gibi bırakıyor. Bir başkası ile anlaşıyor. Böylece, her sene, binlerce kadın ve erkek ve çocukları perişân oluyor. Cem’iyyet, millet çürümeğe, çökmeğe sürükleniyor. Açık, kokulu, süslü dolaşan kadınların, gençlere, millete ve devlete zararları, alkollü içkilerden ve uyuşdurucu zehrlerden dahâ çok ve dahâ korkunç oluyor. 


    ●    Şimdi, zemâna, modaya uymadan olmuyor diyerek, çocuklarını ve hele kızlarını, para kazanmak için harâm yerlere gönderenler çoğalmakdadır. 


    ●    Müslimânların kızlarını  günâhlardan korumaları lâzımdır. Korumazlarsa, îmânları gider, kâfir olurlar. 


    ●    İslâm düşmanları, kâfirliği yaymak için, îmânı yok eden şeylere memleketin âdeti diyorlar.


    ●    Dînini bilen, nemâz kılan, harâmlardan sakınan, zevcesini, kızlarını açık gezdirmiyen ve erkek, kadın birlikde toplanmayan âlimlere (İslâm âlimi) denir.


    ●    Kalbin temiz olması, güzel ahlâklı olmasıdır. Kalb, islâmiyyete uyarak temizlenir. İslâmiyyete uymıyanın kalbi temiz olamaz. İcmâ’ ile, ya’nî dört mezhebde de avret olan bir yerini açmağa halâl diyen, ehemmiyyet vermiyen, ya’nî azâbından korkmıyan kâfir olur.


    ●    Dîn-i islâmın temeli, îmânı, farzları ve harâmları öğrenmek ve öğretmekdir. Allahü teâlâ, Peygamberleri “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” bunun için göndermişdir. Gençlere bunlar öğretilmediği zemân, islâmiyyet yıkılır, yok olur. 


    ●    Allahü teâlâ, müslimânlara (Emr-i ma’rûf) yapmağı emr ediyor. Ya’nî, benim emrlerimi, bildiriniz, öğretiniz diyor ve (Nehy-i anilmünker) emr ediyor. Ya’nî, yasak etdiğim harâmları bildiriniz ve yapılmasına râzı olmayınız, diyor.


    ●    Her kadının , her sözünde, her işinde, Allahü teâlânın emrlerine, ya’nî farzlara ve yasak etdiklerine [harâmlara] uyması lâzımdır. Bir farzın yapılmasına, bir harâmdan sakınmağa ehemmiyyet vermiyenin îmânı gider, kâfir olur. Kâfir olarak ölen kimse, kabrde azâb çeker. Âhıretde Cehenneme gider. Cehennemde sonsuz yanar. Afv edilmesine, Cehennemden çıkmasına imkân ve ihtimâl yokdur. Hergün bir kerre istigfâr etse, ya’nî (Estagfirullah) dese, muhakkak afv olur, ya’nî, (Yâ Rabbî! Bilerek veyâ bilmiyerek küfre sebeb olan bir söz söyledim veyâ iş yapdım ise, nâdim oldum, pişmân oldum. Beni afv et) diyerek tevbe etse, Allahü teâlâya yalvarsa, muhakkak afv olur.Cehennemde sonsuz yanmamak için, hergün muhakkak tevbe ve istigfâr etmelidir.


    ●    Ahkâm-ı islâmiyyeye uyanın kadının düâları muhakkak kabûl olur. Nemâz kılmıyanın,  ve harâm yiyenin, içenin, ahkâm-ı islâmiyyeye uymadığı anlaşılır. Bunun düâları kabûl olmaz. İslâmiyyete inanan ve uyan, Allahü teâlânın ihsânına kavuşur, mes’ûd olur. İnanmıyan, bu se’âdetden mahrûm kalır. Îmân eden, Allahü teâlânın emrlerine teslîm olur. Ya’nî seve seve yapar.